15 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki deprem, Türkiye’nin birçok ilinde büyük bir panik ve korkuya sebep oldu. Doğa olayının tetiklediği bu korku, bazı kişilerin gereksiz yere tehlikeli bir davranış sergilemesine neden oldu. Özellikle de balkonlarından atlayan çok sayıda kişi yaralandı. Peki, bu görüntülerin arkasında yatan sebepler neler? İnsanlar neden bu denli tehlikeli bir eylemi tercih ediyor? Yazımızda, deprem sırasında insanların yaralanmasına neden olan psikolojik ve sosyolojik etkenleri inceleyerek, bu durumu daha derinlemesine anlamaya çalışacağız.
Deprem anında yaşanan paniğin kişilerin psikolojisini nasıl etkilediği konusunda çeşitli araştırmalar bulunmaktadır. Depremlerin, insanların doğasında var olan savunma mekanizmalarını tetiklediği biliniyor. Aniden meydana gelen büyük bir sarsıntı, insanların aklında korku ve belirsizlik uyandırırken, bu durum çoğu zaman mantıklı düşünme yetisini köreltiyor. Çoğu birey, hayatını kurtarma içgüdüsü ile hareket ederek tehlikeli durumlara girmeyi tercih ediyor.
Özellikle deprem anında balkondan atlama eylemi, bir tür panik ve kaçış refleksi olarak değerlendiriliyor. Yüksek katlarda oturan birçok insan, üst katlardan ve pencerelerden dışarının daha güvenli olduğunu düşündü ve dar bir alan olan bile olsa, taşınma anında balkonları tercih ettiler. Bu durum, çoğu zaman sonuçların ne olabileceğine dair düşünmeksizin, sadece doğrudan çıkış yolunu belirleme çabasından kaynaklanmaktadır.
Balkondan atlama eyleminin sebeplerinden biri de toplumda var olan güvenlik algısıdır. Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan ülkelerde, bireylerin doğal felaketlere karşı hazırlık düzeyi değişkenlik gösterebiliyor. Birçok insan, yaşanan büyük depremlerin ardından, binalarının dayanıklılığı hakkında endişelere sahip olsalar da genellikle bu tür felaketler için yeterli önlemler almadıkları görülüyor. Deprem sırasında, insanların evlerinin güvenliğinden emin olamamaları, onları tehlikeli çıkış yollarına yöneltiyor.
Ayrıca, sosyal medya ve geleneksel medya kanallarında yayılan panik yaratan haberler, bireylerin bu olaya karşı duyarlılığını ve tepkisini daha da artırmakta. Medyada yer alan depremin ardından yaşanan kargaşa, kaos ve korku görüntüleri, bireylerin gerilim seviyesini yükselterek daha panik bir biçimde hareket etmelerine sebep olabiliyor. İnsanlar, güvenli bir noktayı bulmak için düşünmeden hareket ederken balkon gibi yerlere yönelerek yaralanmalara yol açmış durumdalar.
Sonuç olarak, 15 Ekim'de meydana gelen deprem gibi doğal felaketler, yalnızca fiziki yapıları etkilemekle kalmamakta; aynı zamanda bireylerin psikolojik durumlarına da ciddi etkiler yapmaktadır. İnsanların deprem anında balkondan atlamaları, hayatlarını kurtarma içgüdüsünden kaynaklansa da sonuçlar çoğu zaman beklenmedik ve talihsiz yaralanmalara yol açmaktadır. Bu tür durumların önüne geçebilmek için öncelikle bireylerin depreme hazırlık seviyelerini yükseltmeleri ve güvenli çıkış yolları hakkında bilgi sahibi olmaları büyük bir önem taşımaktadır. Aksi halde, panik anlarında mantıklı düşünebilmek ve güvenli alanlarda kalmak zorlaşıyor.
Gelecekte, deprem sırasında yaşanan bu tür olayların önüne geçebilmek için ruhsal sağlığı destekleyici programların ve toplumsal farkındalığın arttırılması gerektiği gibi, binaların yapısal dayanıklılığına yönelik yasal düzenlemelerin de gözden geçirilmesi önem arz ediyor. Deprem anında güvenli davranış biçimlerini öğrenmek ve bu bilgileri topluma yaymak, yaşanan yaralanma gibi olumsuz sonuçların önüne geçebilir. Unutulmamalıdır ki, doğal afetlerle mücadele sadece fiziksel dayanıklılık değil, aynı zamanda sağlıklı ruh hali ve yeterli bilgi ile de mümkündür.