2008 yılında İstanbul'da kaybolan 16 yaşındaki İlayda'nın hikayesi, zaman geçtikçe derin bir üzüntüye ve kaybolmuş umutlara yol açtı. Şimdi, kaybolmasının üzerinden tam 7.300 gün geçmesine rağmen, yeni bir umut ışığı doğuyor. Gelişen teknolojilerin sunduğu imkanlarla, kaybolan bireylerin bulunmasına yönelik başlatılan yapay zeka odaklı arama çalışmaları, İlayda'nın bulunmasını sağlamayı amaçlıyor. Bu çabaların sonucu olarak, İlayda’nın mümkün olan en güncel haliyle yeniden oluşturulan fotoğrafı ile birlikte çeşitli kampanyalar ve sosyal medya paylaşımları da hız kazandı. Bu durum, hem ihtiyaç duyulan bilgilerin paylaşımını hızlandırmakta hem de toplumda kayıplara dair farkındalık yaratmaya katkı sağlamaktadır.
Günümüzde, yapay zeka ve makine öğrenimi, kaybolan kişileri bulma konusuna devrim niteliğinde yenilikler getirmektedir. Yapay zeka uygulamaları, kaybolan kişilerin mevcut fotoğrafları ve yaşam tarzları üzerinden onları yeniden yaratabilmektedir. Uzmanlar, İlayda'nın kaybolduğu zamandaki dış görünümüne en yakın yapay zeka modelini oluşturarak sosyal medya platformlarında ve çeşitli medya organlarında paylaşmayı hedefliyor. İlayda'nın artan teknoloji desteği ile büyük bir kitleye ulaşması, bu yöntemin ne kadar etkili olabileceğini göstermekte. Ayrıca, kayıp kişilerin aileleri için bu durum, yalnız olmadıklarını hissettiren bir destek mekanizması haline geldi. Sosyal medya kullanıcıları, yeni oluşturulan bu fotoğrafı paylaşarak ve hikayesini duyurarak kayıpların bulunmasında fark yaratmak için bir araya geliyorlar.
İlayda'nın kaybolması, ailesinin yanı sıra toplumsal dayanışma ruhunu da canlandırdı. İnsanlar, kayıpların bulunmasına dair duyarlı hale gelerek bu konuda farkındalık yaratma konusunda adım atıyorlar. Kayıp İlayda için açılan hashtag'ler ve kampanyalar, sosyal medya üzerinden hızla yayılarak birçok bireyin dikkatini çekti. Bu dayanışma, insanları sadece İlayda için değil, tüm kaybolan kişilerin bulunması için harekete geçmeye teşvik ediyor. Hayvanlar ve insanlarla ilgili kayıplara dair artan ilgi, toplumsal bir sorumluluk haline geldi. İlayda’nın hikayesi, sadece kendi yaşadığı dramı değil, birçok aileye yayılan kayıp hikayelerinin de gün yüzüne çıkmasına neden oldu. Medyanın desteği ile herkes, kaybolan bireylerin hikayelerini paylaşarak ve sosyal medya üzerinden ekipler kurarak bu mücadeleye katılmakta. Ayrıca, yerel dernekler ve sivil toplum kuruluşları, kayıpların bulunmasına yardımcı olmak amacıyla etkinlikler düzenlemekte ve bu çabaların sürdürülebilir olmasına katkıda bulunmaktadır.
Sonuç olarak, kaybolan bir birey için sadece bir kayıp hikayesinin ötesinde, toplumda oluşturulan bu farkındalık ve dayanışma, bir umut kaynağı olmaya devam etmektedir. Gelişen teknolojiler, kaybolmuş olanların bulunması için umut vadeden bir potansiyele sahip. Bu ve benzeri durumlar, bireylerin ve toplumların birlikte hareket edebildiğinde, büyük değişimler yaratabileceğini gösteriyor. İlayda'nın durumunun üzerinden bu kadar süre geçmesine rağmen hala arama çalışmalarının devam etmesi, aslında toplumsal bir bilinç ve dayanışmanın ifadesidir. Gelişmeleri takip etmek ve bu konuda bir şeyler yapmak, İlayda'nın ve diğer kayıp bireylerin bulunması için önemli bir yol açmaktadır.