Su altında görmek, karada olduğu kadar net ve kolay değildir. Bunun temel nedeni, suyun ışığı farklı bir şekilde kırması ve insan gözünün buna uyum sağlayamamasıdır. Gözlerimiz, karada hava ortamında en iyi şekilde çalışacak şekilde evrilmiştir. Gözümüzde bulunan kornea, havada ışığın doğru şekilde kırılmasını sağlayarak net görüntüler elde etmemize yardımcı olur. Ancak suya girdiğimizde bu süreç bozulur.
Hava ve su, ışığı farklı hızlarda iletir. Hava ile suyun kırılma indisleri farklı olduğu için, suyun içinde ışık gözümüze normalden daha farklı bir açıyla ulaşır. Gözümüzün korneası su altında ışığı eskisi gibi kırmaz ve bu durum odaklanma sorunu yaratır. Sonuç olarak, su altında görüntüler bulanık ve bozuk hale gelir. İnsan gözü, su altında ışığı doğru şekilde odaklayamaz ve bu da net bir görüş elde etmemizi engeller.
Ayrıca, su altında renk algımız da değişir. Su, ışığın farklı dalga boylarını emer. Özellikle kırmızı, turuncu ve sarı gibi sıcak renkler derinlik arttıkça daha çabuk kaybolur. Bu yüzden suyun altında derinlere indikçe her şey mavi ve yeşil tonlarına bürünür. Işık suyun içinde hızla zayıfladığı için, suyun altında görmek sadece bulanık değil, aynı zamanda daha az renkli hale gelir.
Bu nedenle, dalgıçlar ve su altı araştırmacıları, net görüş sağlamak için genellikle maske takarlar. Dalış maskeleri, göz ile su arasına hava dolu bir katman ekleyerek ışığın gözümüze doğru açıyla kırılmasını sağlar. Böylece su altında net bir şekilde görmemiz mümkün olur.
Sonuç olarak, su altında görmek zor olsa da, doğru ekipman kullanıldığında gözümüzün sınırlamalarını aşarak net görüş elde edilebilir. Işığın kırılma özellikleri ve suyun optik etkileri, bu zorluğun temel nedenleridir.